Hangi parlak terimlerle dile getirilirse getirilsin, onların güçlü adam düşünceleri gerçek güç imgesiyle renklendirilmiştir: en güçlü sanayi gruplarının desteğiyle...
Faşizmin hiçbir zaman tutarlı bir toplumsal kuram geliştirmeyip, kuramsal düşünme ve bilgiyi ısrarla 'halktan yabancılaşma' diye itham etmesi bir rastlantı değildir.
Dış grup, seçilen düşman, ebedi bir meydan okuyuşu temsil eder. Farklı bir şey varlığını koruduğu sürece, bu öbür varlık ne kadar zayıf olursa olsun, faşist karakter tehdit edildiğini duyumsar...
“Güvenebileceğimiz önderler bulup sonra da arkamıza yaslanmamız gerektiğini hiç sanmıyorum. İnsanlar hep kendilerini düşünme zahmetinden kurtaracak önderler arıyorlar gibi.”
“Ben asla bir sendikalı olmadım. Sendika güç getirse, doğru kullanılsa tamam; ama bugünkü sendikaların çoğu haraççıya, bir politik etki kaynağına dönüşmüştür.”
“Hitler işleri biraz fazla ileri götürdü. Bir ölçüde gerekçesi vardı —Yahudilerin bazıları kötü, ama hepsi değil— Hitler sepetteki çürük bir elmanın geri kalanları da bozacağını düşündü.”
“Devrimler kurulu düzeni devirirler… ve her zaman, hiçbir şeyi olmayan insanlar tarafından yapılırlar… Toplumun doğru katmanlarından gelen bir komünist hiç görmedim…”
Ben de değişeceğim. Dünya öylesine kaotik bir karışıklık içinde ki, bir şeyler yapılmalı. Birlikte yaşamayı öğrenmeye doğru gidiyoruz, bütün dünya olarak.
Zenginlerle yoksullar arasında çok fazla mesafe var. İnsanlar başkalarını aşağı iterek tırmanıyorlar. Hiçbir düzenleme yok. Bu nedenle, ister sosyalizme varsın, isterse varmasın, hükümet ekonomik konularda daha etkili olmalıdır.